3 Mayıs 2022 Salı

Hayat akademiden çok daha fazlası

Türkiye akademisine bilgi emekçilerinin gözünden baktığımız "Akademiden Mektuplar" dizisi boyunca üniversitelerdeki bilgi üretim süreçlerine, akademik özgürlüğe, skandallara ve akademisyenlerin genel sorunlarına eğildik. Dizinin son mektubunda ise tüm bunlara dayanamayıp gidenlere odaklanacağız. 20 yıllık AKP iktidarıyla birlikte iyice iktidara bağlı birer departmana dönüşen akademilere girebilmenin zorluklarına tanıklık ettik. Tarihin başından beri ezilen, sömürülen, ötelenen kadının akademide de neler yaşadığını tekrar hatırladık. Şimdi de gidenleri okuyacağız ama unutulmamalı ki tüm bu mektuplarda anlatılanların ötesi var o "cezaevleri"nde.

  "Burada imkanların daha iyi olduğu bir hayat var, Türkiye’de ise materyal koşullar özellikle seküler genç bireyler için son 10 senedir sürekli aşağıya doğru gidiyor. Yüksek lisans veya doktora yapmak ülkeden çıkış için güzel bir fırsat kapısı, ama akademik kariyer saplantısı kesinlikle üstümüzden atmamız gereken bir yük."

"Yeni Özgür Politika okurlarına,

Ben geçtiğimiz sene Türkiye’deki süreli kadrosunu ve sonlarına yaklaşmış olan doktorasını bırakıp yurtdışında (Avrupa’da) sürece sıfırdan başlamış bir doktora adayıyım. Bu mektubu da sizlerle aslında bu kararın sonrasında neler öğrendim bunları paylaşmak adına yazıyorum. Burada paylaşacağım fikir ve tecrübelerin hepsi bireyseldir. Aynı okulda okuyup yan odamda çalışıp benimle aynı ülkede yan kasabaya gelmiş olan akademisyen arkadaşların bile çok farklı şeyler yaşayabileceğinin farkındayım, o nedenle sizden de okurken burada ortaya sürdüğüm argümanları bu filtre dahilinde ele almanızı rica edeceğim.

Kaynak bolluğu var

Öncelikle belirtmeliyim ki, günün birinde ülkeye döner miyim dönmez miyim sorusuna net bir yanıtım yok. Eskiden yurtdışına gidilip ülkeye daha iyi koşullarda dönülecek bir yöntem olarak görüyordum. Sonrasında bir noktada yurtdışı gözümde daha iyi bilim yapılabilecek bir yer olarak canlanmaya başladı. En son geldiğim noktada ise artık ikisi de değil, ama ikisini de kapsıyor. İlk olarak, eğer yurtdışında kaliteli bir kuruma gidecekseniz Türkiye’nin en iyi üniversitelerinin dahi sağlayamadığı imkanları bulabileceğiniz konusu doğru. Buralarda (özellikle pandemi dönemi sonrası) ciddi bir kaynak bolluğu var. Elbette buna bağlı olarak rekabet ve beklentiler de yüksek. Pandemi öncesinde de yüksekti. Bana çok kaliteli bir kurumda olup “acaba Türkiye’de kadro var mı” diye soran iyi bir doktora sonrası araştırmacı hiç aklımdan çıkmıyor. Sene 2017’ydi, “bizim ülkede daha geçen sene darbe denemesi oldu biliyorsun değil mi” demiştim, “olsun, buralarda hiç kadro yok” demişti.

Fonu, haritası, yolu yordamı...

Bunun yanında, belki şaşırtıcı gelebilir ama Türkiye’de akademide çok ciddi bir akademik özgürlük var, buralarda ise akademik bilgi üretim süreci kontrol ve yönetim altında. Buraya gelmeden bunu görebilmek çok zor, ama Türkiye’de kimse ne yaptığınızı umursamadığı için aslında yaptığınız araştırmalar üzerindeki tahakküm çok düşük. Burada ise yapabileceğiniz tüm çalışmalar zaten öncesinden fonu, haritası, yolu yordamı, hatta çıktıları bile belirlenmiş çalışmalar. Sistem bir konuyu çalışmanızı istemiyorsa çalışamazsınız. Türkiye’de ise cezasına katlanmayı kabullendiğiniz herhangi bir konuyu çalışabilirsiniz.

Toplumda derin sorunlar var

Bunun yanında Türkiye’ye özgü sandığımız problemlerin neredeyse hiçbirinin Türkiye’ye özgü olmadığını buraya geldiğimde sürekli şaşırıp hayal kırıklığına uğrayarak yaşadım. Burada da akademik kliklerin dışındaysanız geleceğiniz pek yok. Burada da öğrenciler üzerinden yürüyen ciddi bir sömürü düzeni var. Burada da toplumda çok ciddi ve derin sorunlar var. O nedenle yurtdışına gitmeyi düşünenlere tavsiyem, yurtdışında çok iyi olduğunu düşündüğünüz ülkelerin bile size gül bahçesi vaat etmediklerini ne kadar kabullenirseniz buralara geldiğinizde o kadar az hayal kırıklığına uğrarsınız. Türkiye gibi bir ülkeden çıkıp Batı’da iyi bir kuruma ve ülkeye gelmek size en demokratik olduğunu varsaydığınız kurumların ne kadar baskıcı, en açık görüşlü olduğunu düşündüğünüz grupların ne kadar tutucu olabildiklerini, en dürüst olması gerektiğini varsaydınız kişilerin ne kadar ikiyüzlü olduklarını tecrübeleme şansı sunuyor diyebiliriz.

Türkiye’ye kıyasla çok daha geniş

Peki tüm bunlara rağmen yurtdışına çıkmalı mısınız? Eğer böyle arzunuz varsa bence kesinlikle. Yaptığınız işin/bilimin umursanıyor olması, insanların sizden akademik olarak bir beklentileri olması, bilimsel bilginin garip bir grup insanın kampüste kendi kafalarına göre yaptıkları ilginç deneylerden ibaret olmadığının farkında olan bir toplumda yaşamak, bunlar başlı başına pek çok zorluğu göğüslemeye değer. Ayrıca akademisyenlik mesleğini icra etmeyi düşünüyorsanız Türkiye gerçekten bu alanda da çok gelişmemiş bir ekosisteme sahip. Yurtdışında ise akademinin gerek özel sektör, gerek STK’lar, gerek kamu kurumlarıyla işbirlikleri ve entegrasyonu çok daha güçlü. Yani hem size çalışmanız için ayırdıkları kaynaklar hem de önünüze açılan olasılık uzayı Türkiye’ye kıyasla çok daha geniş. Elbette bu dediklerim görece iyi bir kuruma geldiğiniz varsayımına dayalı, ama özellikle Avrupa için konuşursak zaten niteliksiz kurum sayısı Türkiye’ye kıyasla düşük olduğu için olasılıksal olarak Türkiye’deki eşleneğinden iyi bir kuruma gelme ihtimaliniz yüksek.

Hayat daha fazlası

Toparlarsam, yurtdışına gelmeden önce kafamda oluşan imajla burasının uyuşmamasından ötürü başlarda buraya dair kendi içimde ciddi bir hayal kırıklığı ve öfke ortaya çıkmıştı. Zamanla aslında o imajın kafamda Türkiye’deki toksik atmosferin etkisiyle muhalif yankı odalarında kurulduğunu ve Batı’daki kurumların bununla bir alakası olmadığını fark ettim. Bu nedenle yurtdışına çıkmayı düşünenlere tavsiyem, bizlerin Türkiye’deki baskı ve huzursuzlukla başa çıkabilmek adına kendi kendimize uydurduğumuz “orada, her şeyin çok güzel olduğu bir akademi var uzakta” yalanına inanmayı bırakın. Burada imkanların daha iyi olduğu bir hayat var, Türkiye’de ise materyal koşullar özellikle seküler genç bireyler için son 10 senedir sürekli aşağıya doğru gidiyor. Yüksek lisans veya doktora yapmak ülkeden çıkış için güzel bir fırsat kapısı, ama akademik kariyer saplantısı kesinlikle üstümüzden atmamız gereken bir yük. Hayat hem Türkiye’den hem de akademiden çok daha fazlası!

Saygılarımla."

* * * 

NOT: Akademiden Mektuplar serimizin her bölümü için çizimleri Burcu Mayıs, ayrı ayrı özel olarak hazırlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder